27 Aralık 2010 Pazartesi

Doluluk kapasitesi bilmeyen iki fırtlık hayat.

Aklının alamıcağı şeyleri yaşıcağız lafını duyduğumda daha 11 yaşındaydım. Kim o yaşta bilebilirdi ki? Şimdi ki aklım olsa tam tersini yapabilirdim diyenleri de görüyorum, belirli ve kalıplı bir hayat. Yaşadıklarını sandıkları hayaller bile kendilerine ait değiller. Yaşadıkça aklım alamıyordu. Gördükçe fazlasını istiyordu. Sanki bir açlık, bir doyumsuzluk, susuzluk gibiydi. Harika ve güzel vakit geçirmek ardından duyulan minnet ve samimi duygular, istek dışı gelişen olgular ve tanımsız cevaplar. Sanki hiç büyümücek gibi hissetsende büyüdüğünü anlamak o kadar zor olmuyor. Ama hala aklımdaki tek şey aklımın alamıcağı şeyler? Hiç durmucakmış gibi senkronize edilmiş hayatta cabasıydı. Aklın durucakmış gibi olduğunda sadece 1 saniyelik düşünme payı ver kendine ve olan olguları sıralayınca hiç birşey sana imkansız gelmicek. Hepimiz tek bir şey için burdayız. Yaşamak. Ve herkesin kendi yaşadığı bir hayatı var. Bazıları aklının alamacığı şeyleri yaşar bazıları ise sadece kendine 1 saniye verir.

22 Eylül 2010 Çarşamba

3. cins

Küfür etmek istiyorum bol bol.
bol bol sokmak istiyorum kendimi. İşin içine giren ben olayım.
Yaşadığımız bir macera.
Yaşamadıklarımız ise birer masal.
Ya lendimizi kandırıyorsak? Yada çok fazla içmişsek?
Hiç aynaya bakarken bayıldığımı düşünmedim.
Kendimi kaybederken hiç ölmedim.
Ben hiç ölürken gözlerimi kapatmayı düşünmedim.



Aklımda ki tek şey ne biliyor musun?
Acaba insan oğlu 3 cinsiyetli olsaydı yani bi kadın bi erkek bide başka bi tür olsaydı acaba nasıl olurdu? Nasıl bir üreme nasıl bir türeme olurdu düşünsene ya?
Ben 3. cins biri olmak isterdim, herkesi sikip götüne koymak isterdim dünya üzerindeki herkesin hayallerini kaplamak isterdim. Sizi sikmek isterdim lan !

Uyanın amk !

At gözlüğü takarım.
Kedileri eve doluşturur cinsel istismarda bulunurum.
Kendimi ayna karşısında izlerken bulurum kimi zaman.
Prensiplerim var diye övünürüm ama başka biri bunu söylediğinde ona kıl olurum.
Kumaş pantolonun altına spor ayakkabı giymem, kumaş pantolon giymem bi kere amına koyim.
Kendimi aptal sanmam, kendini aptal sananı ben hiç sanmam.
Telefona önem vermediğin kadar hiç bişeye önem vermem.
Kaç yaşında olduğunu umursamam ki ben bile yaşımı umursamıyorum.
Önceden annemin mavi ışıklı panasonik bi telefonu vardı onu çok seviyordum çalanı bulup götüne sokmak isterim.
Bu blogu neden okuduğunu bile bilmiyorum.
Herhalde salağın tekisin yada bana hayran.
Ne yani bunları söyledim diye kötü mü hissettin?
Ne bide benim hakkımda götü kalkık piç diye mi düşünüyorsun?
Düşünmemelisin çünkü ben hakkımda hiç öyle şeyler düşünmedim, senin hakkında da.
Sen kimsin?
Ben sadece biriyim. Yabancı biri. Kendime yabancı değilim merak etme kaç yıldır aynı şeylerle yaşıyorum ve devamda edeceğim galiba.
İçiyorum ben sen içiyor musun?
Sigara falan?
Ne dicem ne salak oldu dimi?
Mırmır diye bi kedimiz var yanıma geldi. miyavladı gitti.
Lan bana bak sıkıldım ben yazmaktan hadi siktirip git.
Okuma lan yazmıcam daha.



Götten sikeyim hayatı belki oda açı çeker bizim gibi.
Belki gördüklerimizi unuturuz. Bu mırmır pirelenmiş galiba dışarda. Banada geçer mi pire?
Hay sizin sevgilinilerinizi hayatınızı yaşadığımız dünyaya sokayım hadi lan siktir ordan.

20 Ağustos 2010 Cuma

pikselsiz fotoğraf makinasından kareler


Saniyenin gerisinde kaldığım hayatın parçalı bulutlu havasını soluyorum. Bir elimde meteor taşı diğerinde domates çorbası. Çamurlu yolda ki okuluma koşuyorum. Aklımdaki tek şey, ya bacaklarım yarılırda uçamazsam. Ben bir deniz kızının derisi, bir aslanın yelesi yada ölmek üzere olan ihtiyarin istekleri kadar muhteşem ve bir o kadarda tek yönlüyüm. Anlatılmayacak olanları duydu Mars. Sırt çantama atıp gezdirmeyi düşündüğüm Nuh'un kendisiydi. Gecenin cızırtısıydı davulcunun tokmağı. Alnımızdaki yazı ilahi bi gücün ölürken ağzından çıkanlardı. Biz sayılarla ve kelimelerle sevişen eli organında, kafatasını satmaya hazır insanlarız. Ramazan bayramınız tamamen yalan bi mübarekten oluşan aylik kısır döngü. Elinizi üstümden çekin ve beni ayırgaçla boğun.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

tıngırtılar ~

yazmak istediğim çok şey var ama hiç biri için doğru zamanı ve yeri bulamıyorum.
anlatmak istediğim çok şey var ama hiç bir zaman doğru kişiyi bulamıyorum.
susmak istediğim bir çok konu var ama hiç bir söze dayanamayıp gene de konuşuyorum.
ve ben.
ve ben.
ben doğru şeyleri aramayı bıraktım.
aramayı bıraktım ve anlatmaya, yazmaya başladım susmak istemiyorum artık.
dayanamıyorum.

21 Ocak 2010 Perşembe

Yalnızlık allaha mahsus birşey değildir sizi kandırıyorlar!


Genelde insanlar yanında hayatını paylaşabileceği birini isterler. İyi anlaştığı biriyle beraber vakit geçirmek ister. Ben çok şanslıyım ki benim öyle bir kaygım olmucak. Çünkü daha geçen gün geldi aklıma sayın okuyucular. Ben bloguma her yazışımda yalnız kalıyordum ve o zaman adam gibi şeyler yazıyordum ve bunu alian bilmiyordu. İstanbuldayım evimde ve kendi odamda alian bilgisayara kurulmuş ve ben dedim " bloguma birşeyler yazmam gerek ama burda yazamıyorum " alianda " olum burdan iyi yazılcak ortam mı var? " diyince, dedim "olum burda yalnız kalamıyorum ki " dedim ve bunu anlattım ona ben çok şanslıyım diye sonra oda bana dönüp aynısını söyledi ve bilmenizi istediğim tek şey var. Biz hiç birşeyi eksik yaşamıyoruz. Beraber yapmadığımız bok kalmayınca yeni bok arayışları içine giricez. Yalnızlık, allaha mahsus birşey değildir sizi kandırıyorlar!

11 Ocak 2010 Pazartesi

düşüncelerimdin.

Seni sevmek yetmedi.
Kalbime karşı gelemedim.
Bu yüzden her saniyede bir kalbim adını fısıldar oldu bana.
Budur tek bildiğim.